Terör ve terörizm konularında farklı yaklaşımlar sergilenmektedir. Bu nedenle, kavramları zihinlerde berraklaştırabilmek için yerli ve yabancı kaynaklarda yer alan tanımların birlikte incelenmesinde fayda vardır.
Kökünü Latince "terrere" sözcüğünden alan terör deyimi "korkudan sarsıntı geçirme" veya "korkudan dehşete düşmeye sebep olma" anlamlarına gelmekte olup, ilk defa Dictionnarire de I'Academie Française'nin 1789 yılında yayınlanan ekinde rastlanmaktadır. Nitekim, 1789 Fransız ihtilali sonrasının dönemi tarihçilerince "terör rejimi-rejime de la terreur" olarak anıldığı bilinmektedir.
Türkçedeki karşılığı "yıldırma, korkutma" olan terör kelimesi Fransızca Petit Robert sözlüğünde "bir toplumda bir grubun halkın direnişini kırmak için meydana getirdiği ortak korku" anlamında yer alırken, Siyasi Terimler ve Örgütler sözlüğünde "kamu otoritesini veya toplum yapısını yıkmak için girişilen korku ve yılgınlık saçan şiddet hareketleri" olarak belirtilmektedir.
3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 1.maddesinde « Terör » aşağıdaki şekliyle tanımlanmıştır.
Terör tanımı (Değişik Başlık:18.07.2006/26232-5532/1 md.)
Madde 1- (Değişik Birinci Fıkra:19.07.2003/25173-4928/20 md.)
Terör; cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasî, hukukî, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil eden eylemlerdir.
(Mülga İkinci Fıkra:18.07.2006/26232-5532/17 md.)
(Mülga Üçüncü Fıkra:18.07.2006/26232-5532/17 md.)
Terörizm Nedir?
Terörizm kavramı,terör yöntemlerinin siyasi bir amaçla örgütlü,sistemli ve sürekli bir şekilde kullanılmasını benimseyen bir strateji olarak terör kavramından ayrılmaktadır.
Terör terimi, dehşet ve korkuyu belirtirken terörizm, bu kavrama süreklilik ve siyasal içerik katmaktadır.
Buradan hareketle terörizm, “Savaş ve diplomasi ile kazanılmayan sonuçları elde etmek , korkutmak ve itaat ettirmek için bir teoriye , felsefeye ve ideolojiye dayanılarak siyasi maksatlarla, iradi olarak terör ve şiddetin sistemli ve hesaplı bir şekilde kullanılmasıdır” şeklinde tanımlanabilir.
Ansiklopedik tanımlarda ise terörizm;
International Encylopedia of Social Sciences’de; "önceden belirlenmiş hedefleri elde etmek için şiddet kullanan, şiddete başvuran bir grubun veya partinin kullandığı metod",
Meydan Larousse’da; "ihtilalci grupların giriştiği şiddet eylemlerinin tümü, tedhişçilik, bir hükümet tarafından uygulanan şiddet rejimi",
Ana Britannica'da; "siyasal bir hedefe ulaşmak amacıyla devlete, halka ya da bireylere karşı sistemli şiddet eylemlerine başvurma" şeklinde tanımlandığı görülmektedir.
Ceza Hukukçusu Ordinaryus Prof. Dr. Sulhi DÖNMEZER ise "…şiddetin, sosyal, ulusal, ırki, dinsel, fesat çıkarıcı ve diğer maksatlarla ve sosyal sınıflar arasında çatışma ve savaşı tahrik etmek üzere planlı ve hukuk dışı olarak kullanılması…" şeklinde bir tanım vermiştir.
Terör SuçlarI
Terör suçları; 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 3. Maddesinde, 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 302, 307, 309, 311, 312, 313, 314, 315 ve 320 nci maddeleri ile 310 uncu maddesinin birinci fıkrasında yazılı bulunan suçlardır. Ayrıca, aşağıdaki suçlar 3713 sayılı Kanununun 1 inci maddesinde belirtilen amaçlar doğrultusunda suç işlemek üzere kurulmuş bir terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde işlendiği takdirde, terör suçu sayılır:
a) Türk Ceza Kanununun 79, 80, 81, 82, 84, 86, 87, 96, 106, 107, 108, 109, 112, 113, 114, 115, 116, 117, 118, 142, 148, 149, 151, 152, 170, 172, 173, 174, 185, 188, 199, 200, 202, 204, 210, 213, 214, 215, 223, 224, 243, 244, 265, 294, 300, 316, 317, 318 ve 319 uncu maddeleri ile 310 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan suçlar.
b) 10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan suçlar.
c) 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun 110 uncu maddesinin dördüncü ve beşinci fıkralarında tanımlanan kasten orman yakma suçları.
ç) 10/7/2003 tarihli ve 4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tanımlanan ve hapis cezasını gerektiren suçlar.
d) Anayasanın 120 nci maddesi gereğince olağanüstü hal ilan edilen bölgelerde, olağanüstü halin ilanına neden olan olaylara ilişkin suçlar.
e) 21/7/1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68 inci maddesinde tanımlanan suç.
Terörİzmİn AmacI
Terörizmin temel amacı, bir davaya veya siyasal anlaşmazlığa dikkat çekilmesidir. Bu “dikkat çekme” şiddet eylemleri neticesinde toplumda oluşturulan korku ve dehşet havası ile sağlanmaktadır.
Kitle iletişim araçlarının sağladığı imkanlardan da yararlanan terörizm, yarattığı korku ve dehşet ile bir bakıma topluma; “Benden yana mısın, değil misin?”, “benden değilsen düşmanımsın”, “düşmanımsan hedefimsin”, “senin yaşama hakkın yoktur.” şeklinde belirtilebilecek “taraf olma” çağrısında bulunmaktadır. Terörizm, bu dramatik çağrılar ile insanlara tarafsız olma hakkını yasaklamakta, onların zihinsel ve duygusal masumiyetini yok etmekte, şiddet ortamına çekmekte ve toplumun şiddet yoluyla siyasallaşmasına, kutuplaşmasına yol açmaktadır. Toplumdaki kutuplaşmalar da zihinsel ve duygusal yönden bölünmüş “çatışan tarafları” ortaya çıkarmaktadır. Çatışan tarafların ise toplumun birlik ve bütünlüğünü bozacağı, dolayısıyla terörün amacına hizmet edeceği açıktır.
Terörizmin benimsediği bir diğer amaç, kargaşa yaratarak toplumun direnme gücünü kırmak, yerleşik sosyal ve siyasal düzenin arkasındaki halk desteğini şiddet yoluyla zayıflatmaktır.
Terörizmin bazı güçler tarafından birtakım siyasi ve ekonomik çıkarlar sağlamanın da aracı olarak kullanıldığı dikkate alındığında amaç oldukça farklılaşmaktadır. Bu gibi durumlarda terörizmin amacı, bir kazanım elde etmek maksadıyla hedef alınan ülke ve toplumda belirli ortamların oluşmasına aracılık etmektir.
Türkiye gibi stratejik öneme sahip ülkelerin terör ortamında tutulmasında, ülkemizi hedef olarak seçmiş devletler ve birtakım güçlerin çıkarları açısından zaruret bulunduğu, terörün amacının da sadece bu ortamın devamını sağlamak olduğu değerlendirilmektedir. Bu nedenle terörizm, bir siyasi mücadele aracı olmaktan çıkıp, bir ülkenin bir başka ülkeyi zayıflatmak ve istikrarsızlaştırmak için kullandığı bir araç haline gelmektedir.
Öte yandan terörizm kitlelere yönelik hedef gözetmeyen şiddet eylemleriyle, toplumun güven duygusunu ortadan kaldırarak, halkın can derdine düşmesini ve olaylara tepkisiz kalmasını amaçlar. Böylece kitleler terörizme karşı duyarlılıklarını yitirir, terörü kanıksar ve devletle toplum arasında güven açısından büyük bir uçurum oluşur.
Terörizmin bir başka amacı da; baş eğdirmek, itaat ettirmektir. Terörizmin bu türü, terörist örgütlerce kendi üyelerine ve etkilemek istedikleri halk kesitlerine uygulanabilmektedir. Terörist gruplarca amaçlanan; yandaşlar kadar “seyircilerin” de itirazsız baş eğmeleri, “hedef kitlenin” emredileni yapmasıdır. Etkilenmesi amaçlanan bireylere ikinci defa düşünecek zaman ve aksine davranabilecekleri alan bırakılmaz. Amaç, “hedef kitleyi” yıldırmak, yönlendirmek ve yönetmektir.
TERÖRİZMİN ÖZELLİKLERİ
Terörizmin özellikleri, dünyada faaliyet yürüten terör örgütleri ve onların eylem şekilleri çerçevesinde aşağıdaki gibi özetlenebilir:
Terörizm bir ideoloji, bir doktrin, hatta sistematik bir fikir değil, stratejidir.
Terörizm, terör eylemlerini meşrulaştıracak bir senaryo hazırlar.
Terörizm, yeni bir düzen ve gelecekte zafer vaat eder.
Terörizm, uluslararası siyasetin bir parçasıdır, dolayısıyla dış destek olmadan yaşatılamaz.
Terörizm,propaganda ile doğar, gelişir ve propaganda ile yaşar. Bizatihi kendisi bir propaganda aracıdır.
Terörizm, Devlet otoritesine alternatif getiren örgütlü bir harekettir.
Mali destek terörün vazgeçilmez gereksinmesidir. Bu nedenle; soygun ile silâh ve uyuşturucu kaçakçılığı yapar.
Terör, bir hak arayışı, düzen önerisi ve bağımsız devlet kurma isteklerinden biri veya derece farklılığıyla her üçünün bir arada bulunduğu gerekçelerle ortaya çıkabilir.
Terör, bilinçli ve amaçlı eylemler olarak belirir.
Terör, şiddet uygulamayı giderek amaç konumuna taşır. Dehşet ve korku salarak yılgınlık yaratır. Zorba, acımasız, istismarcı ve kuralsızdır.
Terör, bazen başka güç veya güçlerin taşeronudur.
Terör kendi dilini yaratır ve kullanır.
Terörün genellikle siyasi bir amacı vardır.
Terör eylemleri, örgütlü bir çabayı gerektirir. Bütün bu eylemler, bireysel olmaktan çok, bir grubun katılımıyla gerçekleşmektedir.
Teröristin Ideolojik Motivasyonu
Terörün öncelikle bir ideolojik alt yapısının olması gerekmektedir. İdeolojik unsur, örgütün hareket noktasını oluşturmaktadır. Örgüt, benimsediği ideoloji doğrultusunda hareket etmekte, stratejisini buna göre belirlemektedir.Terör örgütlerinin siyasi eğitim adını verdikleri faaliyetlerin amacı, örgütün dayandığı temel ideolojiyi örgüt mensuplarına benimsetmek ve örgütün hedefleri doğrultusunda bilinçlendirmektir. İdeolojik eğitim de diyebileceğimiz bu süreçle örgüt mensuplarının örgüte bağlılıkları sağlanır.
Günümüzde terör örgütlerinin dayandığı başlıca ideolojiler arasında, Marksist-Leninist-Maoist ideoloji (Komünizm), Milliyet (etnik) kaynaklı ideoloji (Faşizm, Kürtçülük, Ermeni Milliyetçiliği gibi), dini kaynaklı ideoloji gibi farklı kaynakları temel alan, ancak hedef olarak rejim değişikliğini veya bölünen topraklar üzerinde yeni bir devlet kurmayı amaçlayan ideolojiler yer almaktadır.
Örgüt Unsuru
3713 sayılı Kanunun 1. maddesinin 1. fıkrasında “Terör” tanımı yer almakta, “terör” tanımı incelendiğinde ise, terör suçunun örgütle işlenebileceği, 7. fıkrasında ise Cebir ve şiddet kullanılarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemleriyle, 1 inci maddede belirtilen amaçlara yönelik olarak suç işlemek üzere, terör örgütü kuranlar, yönetenler ile bu örgüte üye olanların Türk Ceza Kanununun 314 üncü maddesi hükümlerine göre cezalandırılacağı ifade edilmektedir.
Örgüt; organize bir yapı içerisinde, aynı ideolojiyi benimseyen ve aynı hedefe yönelmiş kişilerden oluşur. Günümüzde terör örgütleri, çoğunlukla örgüt lideri ile ona bağlı üst düzey sorumlular ve daha alt düzeydeki bölge, il ve birim sorumlularından oluşmaktadır.
Örgütsel yapılanmada illegal teşkilatlanma ve gizlilik esastır. Bu aynı zamanda örgütün temel güvenlik ihtiyaçlarına yönelik bir yapılanmadır. İllegal faaliyet, legal alanda öne çıkan sempatizanların illegal alana kaydırılmaları ile beslenir. Böylece, operasyonlarla ortaya çıkan kadro kayıpları, yeni ve deşifre olmamış örgüt mensuplarının illegal kadrolara aktarılmasıyla giderilmeye çalışılır.
Siddet Unsuru
Terörün en önemli unsuru, şiddet unsurudur. Terör örgütleri şiddeti, ideolojileri doğrultusunda belirledikleri hedeflere ulaşmada önemli bir araç olarak görmekte, "silahlı propaganda" adı da verilen terör eylemlerini, mevcut anayasal düzeni değiştirmek için kaçınılmaz bir yöntem olarak benimsemektedirler. Terör örgütleri, gerçekleştirdikleri şiddet eylemleri ile topluma korku salarak, halkta bıkkınlık ve yılgınlık duygusu oluşturup, vatandaşın devlete olan güvenini sarsmayı ve kaos ortamı yaratmayı hedeflemektedirler.
Ülkemizdeki Tehdit Unsurlari:
Ülkemizin huzur ve güven ortamini tehdit eden terörist unsurlari amaç ve stratejilerine göre dört guruba ayrilmaktadir.
Marksist-leninist ideoloji çerçevesinde hareket eden terör örgütleri (dhkp/c gb)
Bölücü bölgeci terör örgütleri (pkk gb.)
Din referansli terör örgütleri (hizbullah gb.)
Yurt disi terör örgütleri (asala gb.- bu terör örgütü ülkemiz üzerinde baski unsuru olusturarak, büyük ermenistan idealini olusturmaya çalismistir.)
1- marksist-leninist ideoloji çerçevesinde hareket eden terör örgütlerinin amaci; kendi ideolojileri dogrultusunda bir yönetim sistemini olusturabilmek için silahli halk mücadelesi ile mevcut anayasal rejimi degistirerek yerine komünist bir rejim kurmaktir. Günümüzde faal olan sol terör örgütleri dhkp/c ve mlkp gibi örgütlerdir.
2- yeni dönemde en önemli gelisme bölücülük cereyani üzerinde sekillenmeye baslamistir. Türkiye’nin dogu ve güneydogu bölgelerinde, kürt kimligi etrafinda baslatilan tartismalar ve yörenin geri kalmisliginin istismari üzerinde yogunlastirilan çalismalar, pkk terör örgütü vasitasiyla daha sonra 1984 yilinda eruh ve semdinli katliamlariyla silahli mücadele alanina kaydirilmis, yillarca süren silahli mücadele sonucu 15 subat 1999 tarihinde bölücü terör örgütü pkk nin basi, ülkemizin 10.000 km. Uzaginda kenya’da yapilan basarili bir operasyon sonucu yakalanarak ülkemize getirilmis, döktügü kanlarin hesabini vermek için adalet önüne çikartilmistir.
3- dünyadaki siyasi gelismelerin de etkisiyle, marksist-leninist ve bölücü kaynakli terörün yaninda, dini motifli terör hareketlerinin de giderek artan bir oranda ülke gündeminde yerini almaya basladigi gözlenmektedir. Ideolojisini dinden aldigini iddia eden birtakim gruplar, siddet eylemleri ile kamuoyuna mesajlar vermeye baslamislardir. Türkiye radikal alanda olusturulmaya çalisilan terörün bu yeni yüzü ile çok daha tehlikeli bir kamplasmanin içine çekilmektedir.
4- ülkelerin tarihten kaynaklanan hesaplari üzerine bina
Edilmeye çalisilan bir takim gerekçeler dogrultusunda faaliyet yürüten terör örgütleri, bu manada hedef ülkenin üzerinde baski olusturmak amaciyla terörist eylamlarde bulunmaktadirlar. Bir dönem büyük ermenistan hayali üzerine ülkemiz dis temsilciliklerine karsi terörist saldirilarda bulunan asala terör örgütü bunlardan birisidir.
Terörün Faaliyet Alanlari
1- Isçi ve memur sendikalari:
Bu kuruluslar içersinde sempatizan kitleler olusturmak suretiyle, isçi ve memurlarin anayasa ve kanunlardan dogan haklarini ideolojileri dogrultusunda kullanmak.
2-Siyasi partiler ve gençlik kollari:
Demokratik ortamdan istifade ile siyasi parti kurarak veya mevcut siyasi partilere ve bu partilerin gençlik kollari arasina sizmak suretiyle illegal faaliyet yürütmek,
3- Dernek ve vakiflar:
Terör örgütleri yasal alanda, kendilerini kamufle etmek amaciyla vakif ve dernek kurmaktadirlar.
4-Özel ve tüzel kuruluslar:
Özdemir Sabanci’nin öldürülmesi olayinda, sabanci holdinge sizmalari,
5-Egitim kurumlari:
Lise ve üniversite gençligi arasina sizarak sempatizan kitleler olusturmak.
Saglikli düsünme ve arastirma yetenegini henüz kazanamayan, kendisine teklif edilen her türlü degeri kabullenmeye hazir olan ve bir geçis dönemi içerisinde bocalayan gençler, terör örgütlerinin istahini kabartmaktadirlar.
Ögrencilere yönelik olusturulan yapilanmalarin çoklugu dikkat çekmektedir. Her örgüt lise gençligine yönelik örgüt içi olusumlara sahiptir.
GENÇLERİMİZİ KORUYALIM
Çeşitli ülke ve toplumlarca kendi milli hedef ve menfaatlerine ulaşma aracı olarak kullanılan propaganda faaliyetleri, ülkemiz ve özellikle gençlerimiz için büyük bir tehdit oluşturmaktadır.
Gerçekten de ülkemizin geleceğini emanet edeceğimiz gençlerimiz, çoğu zaman çeşitli tehdit odakları tarafından arzu edilmeyen davranışlara itilmektedirler. Cesaretin çekingenliğe, macera isteğinin rahata, duyguların mantığa üstün geldiğini, araştırma, öğrenme ve dinamizm çağındaki bu dönemde gençlerde en etkin duygu otoriteden kurtulma duygusudur. Gençlerimizin bu kritik döneminden yararlanmak isteyenler bütün planlarını gençlerimizin bu özellikleri üzerine bina etmektedirler. Çeşitli kitle iletişim araçları ile gençlik kesimine ulaştırılan haber, bilgi, tema ve sloganlar yardımı ile gençlerin daha önce kazanmış olduğu değerler tahrip edilerek zihinleri karıştırılmaya çalışılmaktadır.
Ülkemiz, 30 yıldır iç ve dış düşmanların destekleyip organize ettiği yıkıcı faaliyetlerden oluşan tehdit ve bu tehdidin doğurduğu terör olayları ile karşı karşıyadır. 1968'den 80'li yıllara kadar sağ-sol, 1980'den sonra ise Türk-Kürt ve en son olarak da laik-antilaik, diye bölünerek insanlarımız birbirine kırdırılmak istenmektedir. Her şeyden öte, bütün bu olaylar ülkemizin siyasi, ekonomik ve kültürel yönden rotasını düzelttiği, işlerin iyi gittiği dönemlerde -sanki önünü kesmek istermişçesine çıkarıldığı izlenimi uyanmaktadır.
Soğuk savaş dönemlerinde uygulanan yol ve yöntemlerin amacı, o ülkeyi siyasi, sosyo-kültürel, ekonomik, psikolojik ve askeri yönden zaafa uğratarak yıpratmaktır.
Bu doğrultuda, ülkemize ve toplumumuza yönelik hasım devletlerce yürütülen planlı, devamlı, çok yönlü ve çok merkezli bu propaganda faaliyetleri hakkında bütün vatandaşlarımızın, özellikle üniversite ve yüksekokul seviyesine erişmiş veya çalışma hayatına atılmış gençliğin “bilgilendirilmesi” gerekmektedir. Zira, konu hakkında yetersiz bilgiler ve toplumun bilgisiz olması ülkemize yönelen tehdidi daha da etkili bir duruma getirmektedir.
Geçmişten bugüne, ülkemizdeki terör örgütleri faaliyetlerini, silahlı yöntemlerin yanında psikolojik yöntemlerle de sürdürmektedirler. Buna paralel olarak, ülkemizde faaliyet yürüten terör örgütlerinin örgütlenme ve eleman kazanma aşamaları bir yayınevinin etrafında bir araya gelen insanların yazdığı kitaplar ile çıkardıkları gazete ve dergilerle başlamakta ve devam etmektedir. Bir örgütün faaliyet yürüttüğü toplumun içerisinde taban bulabilmesi ve eleman kazanabilmesi için ideolojik olarak kabul görmesi gerekmektedir. Bilindiği gibi “davranışların görünmez dünyası düşüncelerdir”. Bu bakımdan, bir insana arzulanan istikamette davranışta bulundurmak için önce düşünce dünyasında gerekli değişikliğin yapılması gerekmektedir.
“Düşünce ek, eylem biç” sözünden hareketle, ülkemizde faaliyet yürüten terör örgütleri, zehirli terörizm aşısını önce zihinlere yapmaktadırlar. Zihinlerde yapılan tahribatlar, zamanla insanların ruh dünyalarına nüfuz ederek eylem haline dönüşmektedir. Bunu,“Kalem fikir vermezse, kılıç kesmez” sözü çok güzel ifade etmektedir.
Bu çerçevede, terör örgütleri tarafından yürütülen psikolojik harekat faaliyetleri, örgütlenme ve militan kazanmak için müracaat edilen tek ve eşsiz bir mücadele yöntemidir.
Bilindiği gibi, bütün terör örgütlerini ayakta tutan bazı unsurlar vardır. Bunlar; ideoloji, iç ve dış destek, para ve elemandır. Bir terör örgütünü ayakta tutan en önemli kaynak insandır. Bir insanı örgüte bağlayan öğe ise, ideolojidir. Bir terör örgütünün istediği kadar parası olabilir, yurtiçi ve yurtdışından istediği kadar maddi ve manevi destekçileri olabilir. Fakat, insan kaynağı olmadığı sürece, o örgütün ayakta kalabilmesi mümkün değildir.
İşte, örgütlerin bu ihtiyacını karşılama zorunluluğu göz önünde bulundurularak gençliğimizi yıkıcı, bölücü ve irticai örgütlerin tehdidinden koruyabilmek için anne ve babalardan, okullarımıza, medyaya ve polise kadar herkese büyük görevler düşmektedir.
a.Anne ve Babalara Düşen Görevler
Gençlik bir insanın yaşamındaki en kritik dönemlerden biridir. Çocukluktan ergenliğe adım atan gençlerde ilk değişiklikler önce fizyonomilerinde başlamaktadır. Fizyonomideki bu ani değişiklikler, ellerin, ayakların büyümesi, burnun ve çenenin büyümesi, vücuttaki kıllanma, sesteki değişiklikler vs. genci tedirgin etmeye başlar.
Fizyonomideki bu ani değişim bir gencin görünümünü ilk zamanlarda olumsuz yönde etkilemektedir. Zira, fizyonomide orantısız bir görünüm söz konusudur. Bunun nedeni ise organların gelişimlerini farklı zamanlarda tamamlamalarıdır.
Ergenlik dönemi ile gençliğe ilk adımını atan bir bireyin fizyonomisindeki bu orantısız ve karmaşık görüntü psikolojisinde de görülmektedir.
Gençlerin aşırı alıngan davranmaları, başkalarına acımasızca eleştirilerde bulundukları halde, hiç eleştiriye gelememeleri, coşkulu ve hayalci olmaları, otoriteden devlete varana kadar her şeyi eleştirme eğilimi taşımaları vs. buna en iyi örneklerdir.
Aslında gençler bu davranışlarıyla ana babadan otorite figürünü temsil eden öğretmen ve devlete kadar herkese bir mesaj vermektedirler. Nedir bu mesaj? Shakesper, “Dünya bir sahne, insanlarda bu sahnede birer oyunculardır” demiştir. İşte gençler, anne babaya ve otorite figürünü temsil edenlere, dünya bir sahne ise ve bu sahnede bana düşen bir rol var ise şayet, benim bu rolümü en iyi şekilde oynayabilmem için kendime ait bir benlik, kendime ait bir kimlik ve kişiliğimin olması gerekir diyorlar. Anne babalar da; hayır, siz bizim istediğimiz tarzda kimliğe, kişiliğe ve benliğe sahip bir çocuk olacaksınız diyorlar. Bu noktada anne babalarla gençler arasında iletişim kopukluklarına neden olabilecek çatışmalar çıkıyor.
Yapılan araştırmalarda gençlerin anne babalardan en büyük şikayeti adam yerine, yetişkin yerine konmamak, anlayışsızlık, güvensizlik ve sürekli çocuk yerine konmak olduğu görülmüştür.
Bu nedenle; bir genç, aile ortamında adam yerine konmadığı, yetişkin yerine konmadığı için kendine değer veren, adam yerine, yetişkin yerine koyan ortamları aramaya başlıyor. Satanist gruplar ve terör örgütleri de maalesef tam bu kavşakta gençlerimizin karşısına çıkıyor ve onu kazanana kadar ileride bedelini fazlasıyla almak üzere sözde sevgiyi, saygıyı ve değeri gençlerimizin arzuladığı bir şekilde veriyorlar.
Bu aşamada yıkıcı, bölücü, irticai ve zararlı örgütler, bir gencin zihnini, kalbini ve ruhunu avuçlarını içerisine aldığı zaman o genç örgüt dışına çıkmak istese de, çıkması mümkün değildir.
Aslında gençlerin büyüklerden beklediği sınırsız bir özgürlük ve tek başına buyruk olmak değildir.
Onlar;
·Toplumda kendilerine yer edinmek,
·Kendilerini ispat etmek için bağımsız olmak,
·Güvenilmek ve adam yerine konmak isterler.
Onların sabırsızlığı gençlik çağının belirsizliğinden bir an önce kurtulma çabasından kaynaklanmaktadır.
Anne ve babalara tavsiyemiz, gençlik çağındaki çocuklarınızı gereksiz yere yargılamadan, eleştirmeden adam yerine, yetişkin yerine koymaları ve onlara bu kritik dönemde herkesten daha çok yardımcı olmalarıdır.
Terör örgütlerine ve aşırı akımlara katılan, uyuşturucu kullanan gençleri yakından analiz ettiğimizde, genelde ailevi problemlerinin olduğunu, en azından ailelerinin kendilerine karşı çok ilgisiz olduğunu görmekteyiz.
Van İli Çatak İlçesi, Sırmalı Köyü Dokuzdam Mezrası’nda 13 Eylül 1997 tarihinde, güvenlik güçleriyle girdiği silahlı çatışmada, ölü olarak ele geçirilen “Agit” kod isimli PKK terör örgütü mensubunun üzerinden çıkan şiir, anne ve babalara önemli mesajlar vermektedir.
Pişman etme aman doğduğum güne,
Mutlu olmak hakkım olsa bile
Bir zalim düşürdü beni bu hale
Pişmanım anam, inan bırakmıyorlar.
İster miydim soğuklarda, dağda yatmayı
Anaların yüreğine ateş yakmayı
Veren kahrolsun elime silahı
Pişmanım anam, inan bırakmıyorlar.
Bir zalim, başından vururum diyor
Dönenin sonu ölümdür diyor
Ne kadar pişman olursan ol diyor
Pişmanım anam, inan bırakmıyorlar.
Dost sandıklarım pusuda yatıyor
Kaçmaya kalksam namluyu dikiyor
Her gece bir zalim nöbet tutuyor
Pişmanım anam, inan bırakmıyorlar.
Her gün biraz daha azalıyorlar
Çoğu pişman olmuş, diyemiyorlar
Ölüm soğuktur anam kaçamıyorlar
Pişmanım anam, inan bırakmıyorlar.
b. Öğretmenlere Düşen Görevler
Gençler için okul, öğrenim görülen, arkadaşlıklar ve yeni ilişkiler kurulan toplumsal bir ortamdır. Orta öğrenimden itibaren, gençlerle öğretmenler arasında etkin bir iletişim doğmaktadır. Gençlerin tutum ve davranışları, özgürlük girişimleri öğretmen-öğrenci ilişkisine değişik bir boyut kazandırmaktadır. Bu dönemde, genç, kendisini ayrı bir varlık olarak görmek ve göstermek çabasındadır. O artık kendi başına kişiliği olan biri olarak tanınmak ister ve ailesinden dolayı değil, kendi yetenekleriyle, başarısıyla ve kişilik özellikleriyle beğenilmek ve kabul görmeyi arzu eder. Bu bakımdan okul ortamı, etkilendiği ve başkalarını etkileyebildiği bir toplumsal ortamdır. Hayranlık duyduğu bir öğretmen bu geçiş döneminde ona dayanak olur. Anne ve babasıyla kopardığı iletişimi okulda sürdürebilir. Kendine yeni özdeşim örnekleri yaratır. Öğretmen de gence değer veriyorsa genç mutludur, onun kişiliğinden kendi benliğine olumlu özellikler katmaya çalışır.
Eğer, öğretmen okulda aşırı disiplin ve baskı uyguluyorsa, gençlerin ergenlik döneminden kaynaklanan problemlerine yardımcı olmak yerine, anlayışsız davranıyorsa, bir genç ailesinden ve okulundan bulamadığı sevgi ve saygı dolu hoşgörülü ortamı başka yerlerde aramaya teşebbüs eder.
PKK terör örgütü içerisinde 3,5 yıl silahlı eylem ve faaliyetlerde bulunduktan sonra örgütün iç yüzünü tüm çıplaklığıyla görüp, güvenlik güçlerine teslim olan Sami Demirkıran, gazeteci Arslan Tekin ile yaptığı röportajda, örgüte okulda öğretmeninden yediği bir tokat nedeniyle katıldığını söylemiştir.
Aşağıda yer alan bir öğretmenin öğrencileriyle kurmuş olduğu olumlu iletişim, olumsuz sonuçları bakın nasıl engellemektedir.
"Öğretmen bu lisede göreve yeni başlamıştı. Bir gün üçüncü ya da dördüncü defa girdiği sınıflardan birinde burnuna yoğun bir alkol kokusu geldi. Sınıf, öğretmenin bu kokuyu alacağını düşündüğünden tetikte bekliyordu. Gözlerini öğrencilerin üzerinde dolaştıran öğretmen, arka sıralara doğru yürümeye başladı. Duvar dibinde oturan bir öğrenci her hali ile “Koku benden geliyor” diyordu. Öğretmen öğrencinin başına dikildi. Delikanlı, olabileceklerin endişesi içinde “İstersen bu konuya hiç girme” gibilerinden uyarıcı bir bakışla öğretmene baktı. Bütün sınıf dönmüş kendilerini izliyordu. Öğretmen samimi bir merakın dışına taşmamaya özen göstererek sordu:
-Bu kokuyu nereden kaptın?
Bu esprili soru delikanlıyı rahatlattı. Yine de tedirginliği tam olarak geçmemişti. Bu, o anda pek mümkün de değildi. Fakat yine de kendisinde, bir elini yüzüne siper yapıp cevap verme cesaretini buldu.
-Ben, dedi. Geceleri, babamın çalıştırdığı bir meyhanede barmenlik yapıyorum... Bazen ben de içki içiyorum... Dün akşam öyle oldu...
Sonra öğretmenin tepkisini anlamak ve karşı tepkiye hazırlanmak için elini yüzünden çekip dik bakışlarla öğretmenine baktı...
Öğretmen hafif bir gülümsemenin eşlik ettiği bir kararlılık ve ciddiyet içindeydi. Konuyla bir öğretmenin alışılmış tavrı içinde ilgili olmadığını, kendisi için bir büyük meselenin ortaya çıkmadığını, sınıfa içkili geldiği için kendisini azarlamak gibi bir niyetinin olmadığını tek bir hareketle anlattı. Elini delikanlının omzuna koyup biraz sıktı. Bunda “çalışmana memnun oldum” gibilerden bir mesaj da yok değildi. Bütün bunlar olup biterken senaryo da çoktan hazırdı. Şöyle dedi öğretmen:
“-Geçenlerde ünlü bir barmenle yapılmış bir röportaj okudum. Adam ben ömrümde ağzıma içki koymadım diyordu. Bunun ne kadar zararlı bir şey olduğunu yıllardır izliyorum. Bu ifadeler çok ilgimi çekti. Müşterilerle beraber içki içen çok barmen vardır. Fakat içki içmeyen bir barmene ilk defa rastladım.
Bu adam bana çok güçlü bir kişiliğin sahibi gibi geldi. Ben aynı iradeyi sende de görüyorum. Sende de aynı güçlü karakter var. İçki içmeyen bir barmen olabilirsin...”
Öğretmen itirazına barmenlikten başlasaydı büyük ihtimalle değişen bir şey olmayacaktı. Çocuk öncelikle bu yönde bir itiraz beklediğinden karşı itiraz için hazırlığını yapmıştı bile. İşe “içki içmeyen barmen” imajının yüceltilmesiyle başlanması delikanlı üzerinde beklenen etkiyi yaptı. Kafasındaki “madem barmenim benim içki içmem normal” kabulü bir anda yıkıldı. Daha önemlisi ona “içki içmeyen barmen” tiplemesi daha cazip geldi. Zaten istenen buydu. Delikanlı düşüncesini bir anda değiştirerek “irade ve karakter” sahibi birisi sıfatıyla içki içmeyen bir barmen olmaya karar verdi. Üstelik artık daha çok ilgi görecekti. Diğer barmenlerden farklı olduğunu düşünmek ona heyecan vermişti.
Düşüncedeki “operasyon” başarılı oldu.
Çocuk, zihninde kendisi için çok ilgi çekici bir resim yaptı ve bu resme uymak için gerekli adımları attı. Kendisi ile ilgili eski resmin yırtılıp atılması için birkaç saniye yetti.
O şimdi ne içki içiyor, ne de barmenlik yapıyor.
Öğretmen, delikanlının zihnindeki resimleri değiştirmek için fazla zorlanmadı."
c. Medyaya Düşen Görevler
Kitle iletişim araçlarının (Medya) işlevleri içerisinde, haber verme en temel işlev olarak bilinmektedir. Nitekim; haber, kitle iletişim araçlarının ortaya çıkması ve toplumun vazgeçilmez unsurları arasına girmesinin en belirleyici özelliğidir. Haberin değişik tanımları yapılmıştır. Ancak, “insanları ilgilendirecek, zamanlı olan bir düşüncenin, olayın veya sorunun özeti” şeklindeki tanım en bilinenidir.
Medya, toplumu bilgilendirmek üzere verdiği haberler konusunda yansız ve objektif olmalı, haberleri kendinden bir şey ilave etmeden vermeye dikkat etmeli haber ve yorum/değerlendirme kavramlarını birbirine karıştırmamalıdır.
Medya, özellikle gençliğimizi zararlı alışkanlıklara, ideolojilere, akımlara özendirici yayınlar asla yapmamalıdır.
Terör örgütleri medyada yer bulduğu ölçüde etkinlik kazanmakta, moral bulmakta, örgüt içi disiplini sağlayabilmekte ve sempatizanlarının örgüte bağımlılığını arttırmaktadır.
Medyada yer alan haber terör örgütlerinin propagandasını içermemeli ve detaylar verilerek gençlerimizi özendirici olmamalıdır.
TERÖR ÖRGÜTLERİ GENÇLİĞİ NASIL KAZANIYOR?
Ülkemizde faaliyet yürüten terör örgütleri, militanlarını bir takım psikolojik süreçlerden geçirdikten sonra silahlı faaliyetlere sokmaktadırlar.
Bu psikolojik süreçleri kısaca açıklayacak olursak;
1. Grup Dinamiği
Terör örgütlerinin eleman kazanmada kullandığı ilk psikolojik süreç, grup dinamiğidir.
Bir terör hareketinin başarılı olabilmesi için daha ilk anlardan itibaren kapalı bir teşkilat kurması ve bütün taraftarlarını bu örgüt içerisinde eriterek örgütün ayrılmaz bir parçası haline getirebilecek bir güce sahip olması gerekmektedir.
Bundan dolayı grup ve grup dinamiği süreci hakkında kısaca bilgi vermekte fayda vardır.
Günlük konuşmada kullanılan “grup” sözcüğü en genel anlamda çoğul olmayı ifade eder. Sosyolojide ve Sosyal Psikolojide ise grup kavramı çeşitli şekillerde tanımlanmıştır. Bu tanımlara göre, bir kalabalığın grup olabilmesi için ortak amaçlar, ortak normlar, kendilerini bir gurup olarak hissetmeleri gibi koşullar öne sürülmüştür. Gruplar şüphesiz bu özellikleri göstermekle beraber, bir topluluğun grup olabilmesi için bir “etkileşim”in olması gerekmektedir. Buna göre grup, “etkileşim halinde olan birden fazla insan” demektir.
Grup dinamiği ise, bir grup içinde oluşan sebep-sonuç ilişkileri ile grupların oluşması ve işleyişini ifade etmektedir.
Gruplar, insanların rasgele bir araya geldikleri topluluklar değildir. Onları bir arada tutan değerler sistemi vardır.
Her insan istediği gruba giremez. Çünkü grubun yazılı olmayan yasaları vardır.
Her gurubun bir işleyişi, kalıplaşmış değerleri, amaçları ve ilişki düzeni vardır.
Her grupta bir dayanışma, birlik, iş bölümü ve üyelerden ayrı beklentiler vardır.
Her grubun ortak bir aklı, tavrı, tutum ve davranış şekli vardır.
Liselerde, üniversitelerde, işçiler ve kamu çalışanları içerisinde, mahalli alanda örgüt sorumluları örgüte kazanmayı planladıkları kişilerin;
Aile yapısı,
Zaafları,
İrtibatta olduğu arkadaşları,
Ekonomik düzeyi gibi yönleri hakkında istihbarat yaparlar.
Örgüte kazanılması planlanan kişi hakkında gerekli bilgiler toplandıktan sonra insan psikolojisini iyi bilen örgüt militanları bu bilgilerin ışığında harekete geçerler.
Bazen gerekli diyalogun sağlanması için bir çay, sinema, tiyatro ve konser daveti, ekonomik sıkıntıda olan öğrencilere burs ve kalacak yer temini yeterlidir.
Hepimiz biliriz ki, her insanın hayatta karşılıksız bir sevgi, ilgi ve samimiyete ihtiyacı vardır. Örgüt militanları bu işi ideolojik amaçlar uğruna yaptıklarından kazanmayı planladıkları kişiye karşılıksız arkadaşlık ve dostluğu uzun vadede bedelini almak üzere sunmaktadırlar. Dolayısıyla bu davranışları muhataplarının kalplerini kazanmalarına vesile olmaktadır.
Örgüte kazanılması planlanan genç, kurulan bu sıcak diyalogdan sonra kendini olduğu gibi kabul eden, kendine değer vererek adam yerine koyan senaryosu, sahnesi ve oyuncuları önceden planlanmış bir grubun içerisine çekilir.
Örgütlere bu psikolojik sürecin işlemesi ile birlikte adım adım giriş yapan bir kişi nereye doğru sürüklendiğinin farkında bile değildir. Ta ki, eline bir silah alıp silahlı eyleme başlayacağı güne kadar...
Görüldüğü üzere, örgütlenme ve militan kazanmada terör örgütleri tarafından planlı ve devamlı aksiyonlar şeklinde uygulanan psikolojik harekat faaliyetleri, insanın zihnini, kalbini ve ruhunu hedef almaktadır. Planlayıcısı, uygulayıcısı ve hedefi insan olan bu faaliyet türü oldukça karmaşık bir şekilde cereyan eder. Öyle ki, çoğu zaman hedef haline gelen bireyler kendi düşünce, duygu ve davranışlarında meydana gelen değişikliklerin farkına bile varamamaktadırlar.
2. Tutum Değişikliği
İnsan psikolojisinden istifadeyle grubun içine çekilen bireye gruptaki militanlarca örgüte ait kitap, gazete ve dergiler okutturulmaya başlanır. Çünkü, kitaplar, gazeteler ve dergiler beyin yıkamanın ve şartlandırmanın en etkili araçlarıdır.
Çağımızda yaygın olarak kullanılan dergi, gazete, kitap gibi basılı; radyo, sinema, TV. gibi görüntülü ve sesli iletişim araçları, insanlara aktardıkları bilgi ve neden oldukları davranış değişikliğiyle ortak amaçların, beklentilerin, değerlerin, inançların, duygu ve düşüncelerin oluşmasında önemli rol oynarlar.
Her yasadışı örgütün illegal ve legal nitelikli yayınları vardır. İllegal yayınlar tamamen yasadışı ve korsan olarak çıkarılırlar. Bir de yasalar uygun olarak çıkarılan kitap, dergi ve gazete satıcılarında aleni olarak satılabilen dergi ve kitaplar vardır ki insanlar içeriğindeki tehlikeyi sezemeden etkisinde kalırlar.
Grupta örgüte kazandırılmak istenen bireyin tutum ve davranışlarının değişimine kitap, gazete ve dergiyle başlanmasının nedeni tutumların oluşumundaki üç öğedir. Bunlar düşünce, duygu ve davranıştır.
Bilindiği gibi tutum; “Bir bireye atfedilen ve onun bir psikolojik obje ile ilgili düşünce, duygu ve davranışlarını düzenli bir biçimde oluşturan bir eğilimdir.”
“Diğer bir ifadeyle tutum, davranışla anlatılan ve içten gelen bir duygudur.” Tutumlara bu yüzden insan davranışlarının görünmez dünyası da diyebiliriz.
İşte kitaplar, gazeteler ve dergilerle yapılmak istenen, tutumların oluşumunda birinci süreç olan düşünce boyutunun beslenmesidir. Bu boyut beslenirken grupta özellikle gruba yeni katılmış bireyin okuduklarını hazmetmesi için sözde tartışmalar ve münazaralar yapılır. Aslında bu münazara ve tartışmalar genellikle güdümlü sorular ve bunlara verilen cevaplardan oluşur. Bu arada bireye okuduklarına dair görüşleri sorulur. Grup halinde örgütün planlı ve programlı olarak hazırladığı seminer ve toplantılara gidilir. Bitirilen her yeni kitabın ve derginin yerini ise başka bir kitap ve dergi alır.
Bu arada, bireyden sadece örgüte ait yayınlar ile örgütün amaçlarına uygun olarak çıkarılan kitap, gazete ve dergileri okuması istenir ve doğruların sadece örgütün yayınlarında yer aldığı empoze edilir. Bunun amacı bireye bir at gözlüğü kazandırabilmektir.
Düşünce boyutuyla birlikte aynı zamanda duygu boyutu da beslenmeye başlanır. Bunun için de örgüt tarafından hazırlanmış sloganlar ve müzikler kullanılır. Bilindiği üzere insan düşündüğü gibi duygulanan bir varlıktır.
Yasadışı örgütlerin, kendilerince oluşturulan veya desteklenen müzik ve dinleti grupları, kendilerine has sloganları ve kalıplaşmış söylemleri vardır.
Düşünce ve duygu boyutu her geçen günle birlikte beslenen bir bireye davranış boyutu olan silahlı eylemlere hazırlık teşkil etmesi için, içine çekildiği grupla beraber bildiri dağıtma, afiş asma, mitinge katılma gibi faaliyetlerde görev verilir. Hatta, örgütü sahiplenmesi açısından militan adayına örgüt içerisinde küçük küçük sorumluluklar verilir. Grup sorumluluğu, sınıf sorumluluğu gibi...
Grup psikolojisinin etkisiyle örgüte kazanılmak istenen birey, yapılan işlerin yanlış olduğunu düşünse bile artık itiraz edemez. Baş tarafta grubun, ortak değer yargılarının, yazılmamış yasalarının, ortak tavır, tutum ve davranışlarının olduğu belirtilmişti. İşte bu süreç tüm gücüyle bireyin üzerinde ağırlığını hissettirmeye başlamıştır.
Çünkü terör örgütleri, bir kimseyi savaşmaya ve ölmeye hazır hale getirebilmek için o kimsenin kişiliğini bedeninden ayırmaktadırlar. Diğer bir ifadeyle onun kendi gerçek kişiliğine sahip olmasını önlemektedirler.
Ve davranış boyutu...
Düşünce ve duygu boyutu örgütün yaşam felsefesi doğrultusunda beslenmiş bir birey, artık silahlı eylemlere katılmayı kendi ister hale gelmiş olur. Bu arzuyu fark eden örgüt ilk başlarda yeni kazandığı militanına görev vermeye pek istekli görünmez. Tabii ki, bu yeni kazandığı militanına bir taktik davranıştan başka bir şey değildir. Örgütün böylesi bir tutum sergilemesi yeni kazanılan militanı davasına daha da motive eder.
Ve silahlı eylemlere başlar...
Evet, davranışlarımızın itici gücü düşüncelerimizdir. Düşüncelerimizin besin kaynağı ise kitaplar, gazeteler, dergiler vs. Bu yüzden kitapların, dergilerin ve gazetelerin insan zihninde, kalbinde ve ruhunda bıraktığı izleri silmeye yeryüzünde hiçbir çare, çözüm olamaz.
3. Algılama
Terör örgütleri, kazandığı militanlarının beyinlerini ve ruhlarını, örgütün amaçlarına şartlandırma faaliyetlerini, bu kadarla da bırakmamaktadır. Ayrıca, yeni kazandığı militanlarının algılama dünyalarına da nüfuz ederek, örgütün idealleri ve amaçlarından başka herhangi bir şey düşünmelerini önlerler.
Sol örgütlerin örgüt içinde militanları için yayınladıkları yayınlarda, “devrimcinin şahsi hayatı olmaz” sözünden bunu çok iyi anlıyoruz.
Bu arada kısaca tanımlayacak olursak algı; “duyu organlarından beynimize ulaşan verilerin örgütlenmesi, yorumlanması, anlamlandırılması sürecine verilen addır. Duyu organlarımıza ulaşan veriler, algılama olmaksızın tek başlarına fazlaca bir değer taşımazlar. Duyusal verilerin algılanması, yani anlamlandırılması gereklidir. Bize ulaşan duyumlara ne tür tepkilerde bulunacağımızı ancak algılama sonucunda kararlaştırabiliriz.”
Tanımdan da anlaşılacağı üzere, her şey nasıl algıladığımızda başlıyor ve nasıl algıladığımızda devam ediyor. Bu konu toplumsal hayatta yaşayan insanlar için ne ise terör örgütlerinin bünyelerinde bulundurduğu teröristler açısından da aynıdır.
Daha önce de ifade ettiğimiz gibi terör örgütleri, militanlarını önce ideolojik yönden düşünce boyutunda yetiştirirler. Bunun nedeni de, “algılama”nın olabilmesi için bir insanın önce düşünmeyi öğrenmesi gerekmektedir. Bir insan, ancak düşünce sistemi geliştikten sonra duyu organları aracılığıyla gelen uyarıcıları örgütleyip, anlamlandırabilir. Yani algılayabilir.
Bir insanın “Algılama Dünyası”nı psikolojik süreçler vasıtasıyla eline geçiren terör örgütleri o insanı bir robot haline getirip istedikleri her şeyi çok rahatlıkla yaptırabilmektedirler.
Bir örgüt militanının bu evrelerden geçtikten sonra kendi duyu organlarıyla algılayabilmesi ve kendi beyniyle düşünebilmesine imkan yoktur. Çünkü beyin yıkama ve şartlandırma süreci profesyonelce gerçekleştirilmiştir.
Yoksa bir militanın kundaktaki bebekleri gözünü dahi kırpmadan öldürebilmesi nasıl izah edilebilir ?
4.Militan Kimliği ve Kişiliği Kazandırma
Terör örgütlerinin, bir gencin psikolojik yönden beynini yıkayarak ideolojileri çerçevesinde şartlandırmalarının en önemli nedeni “kesin inanç” adamı haline getirmektir. Nitekim, bir gencin örgüte gelene kadar ailesinden ve çevresinden aldığı kimlik ve kişilik silinerek yerine yeni bir kimlik ve kişilik kazandırılmaktadır. Biz buna militan kimliği ve kişiliği diyoruz. Bir terör örgütünün militanlarını bu süreçten geçirmesindeki amaç ise, işleteceği cinayetlerin meşruiyet dayanağını o kişinin iç dünyasına yerleştirebilmektir. Bundan sonra, bir militan işlediği cinayetlerden dolayı vicdani herhangi bir sıkıntı çekmemektedir.
SONUÇ
Ülkemizde faaliyet yürüten terör örgütleri öğrenci kesimi, işçi kesimi, kamu kesimi ve vatandaşlarımız içinde kurdukları sistemle kaybettikleri her militanının yerini yeni bir militanla besleyerek ayakta kalmaya çalışmaktadırlar.
Tıpta, bir insana hasta olmamanın yol ve yöntemlerini öğretmek amacıyla kurulmuş koruyucu hekimlik vardır.
Bu noktada, terörle mücadelede de bize düşen görev, koruyucu hekimlikte olduğu gibi gençliğimize sahip çıkarak terörizm hastalığına yakalanmamanın yol ve yöntemlerini öğretmek olmalıdır.
Ancak, gençliği terör örgütlerinin tuzaklarına karşı korumak sadece güvenlik güçlerimizin vazifesi değil, ana babalardan, öğretmenlere, ilgili tüm kurumların kısaca herkesin görevidir.
Muhteşem tarihi geçmişi, tüm dünyayı kıskandıran jeopolitik konumu, genç nüfus potansiyeli, zengin yer altı ve yer üstü kaynakları ile bulunduğu coğrafyada güçlü bir ülke olan Türkiye’nin, 21. yüzyıla girerken devletler arası platformda söz sahibi olabilmesi iyi eğitilmiş, idealleri olan gençliğe bağlı olduğu gözden uzak tutulmamalı ve herkes üzerine düşeni yapmalıdır.
Egitim kurumlarimiza ve gençlige yönelik faaliyetler
Ögrencilere yönelik olusturulan yapilanmalarin çoklugu dikkat çekmektedir. Her örgüt lise gençligine yönelik örgüt içi olusumlara sahiptir.
Yasadisi örgütlerin liselere yönelik örgütlenmeleri;
Örgütler daha çok aile huzursuzluklari olan çocuklari, anne babasi ayri olan ilgiye muhtaç olanlari, maddi durumu kötü olanlari, aile egitimi müsait olan ve örgütsel fikirlere yatkin olanlari seçmektedir.
Bir genç, örgüte su asamalardan geçerek katilir:
Önce sempatizan bir gurup içerisine alinir, bu grup okul arkadas çevresinden olacagi gibi aile yakinlarindan, gidilen bir dernek, örgüt yayin bürolari yada legal uzantilari içerisinde de olusturulabilir,
Örgütlerin, çikardiklari dergi ve kitaplar gençlere okutturularak, ülke problemlerinin tek çözüm yolu olarak ideolojiler kabul ettirilir.
Arkadas guruplari içerisinde siyasi ve ideolojik tartisma ortamlari hazirlanarak örgütsel bilinçlenme artirilir,
Örgütlerin feodal aliskanliklar olarak niteledigi manevi duygular ve aile baglari zayiflatilmaya çalisilir,
Gençlerde, karsilastiklari olumsuzluklara karsi tahammülsüz ve hemen tepki verebilecek bir ruh halinin yaratilmasina önem verilir. Ideolojik bilinçlenme, toplumsal olaylara sokularak güçlendirilir, isyan duygulari pekistirilir,
Daha sonra illegale çekilerek yazilama, pankart asma gibi kanunsuz olaylarda kullanilan örgüt mensuplari polisin yakalamasiyla suçluluk psikolojisine girerek, istese de normal hayata dönemeyecegine inanir, normal hayata dönmek isteyenler de örgüt tarafindan çesitli tehditlerle ve “polis tarafindan fislendin, artik bundan kurtulusun yok” türünden sözlerle engellenmeye çalisilir.
Sonunda herkesin çocuk gördügü, belki zaman içerisinde düzelir olarak niteledigi,aile ve çevre tarafindan ihmal edilen bu insanlar acimasiz bir örgüt mensubu olarak karsimiza çikabilmektedir.
Çesitli kitlesel etkinliklerde terör örgütlerinin gençligimizi kullanarak istismar ettigi onlari toplumsal olaylara katarak polisle karsi karsiya getirdigi bilinmektedir. Bu sekilde ideolojilerini ve gerçek yüzlerini maskeleyip, ögrencileri masumane istek ve tepki eylemlerin içerisine çekmekte bilahare de asil amaçlari dogrultusunda kullanmaktadir.
Yüksekögrenim kurumlarimiza yeni kaydolmus ögrenciler terör örgütlerinin uzantilari tarafindan sicak yaklasimla kazanilmaya çalisilir.
Güncel sorunlar bir sistem sorunu seklinde empoze edilerek çözümü sistemin degismesinde arama anlayisi yerlestirilir. Sisteme kinlenen kisi küskün kisi haline getirilir. Süreç içerisinde seminer çalismasina alinarak egitilir. Bu meyanda pratik sokak eylemlerine alistirilir. Ögrenci ayni zamanda, örgüt için dergi satmak, eglenceler düzenlemek, burslarindan yararlanma seklinde maddi destek saglayan unsur durumuna gelir.
Pratik eylemlerindeki basariya göre ögrenciye; kat sorumlusu, bölüm sorumlusu, fakülte sorumlusu gibi gururunu oksayici görevler de verilir. Genelde toplum içerisinde kisilik arayisinda olan tipler, bulundugu bu ortamda kisilik bulmaktan dolayi eylemsel yönden daha da keskinlesir. Sonuçta egitilerek ülkenin insan gücüne katkida bulunacak olan sahis, ülkenin egitimine ve ekonomik kaynaklarina zarar vermeye baslar.
Gençligin korunmasina yönelik alinabilecek tedbirler:
Okul – aile isbirligi saglanmalidir.
Kisiligin ve davranislarin sekillenmesinde ailenin önemi dikkate alinarak aile yapisini ve baglarini güçlendirecek tedbirler alinmalidir.
Gençlerin sorumluluk duygularinin gelismesine, saglikli bir kisilik yapisina ulasmasina ve hayati gerçek yönleriyle tanimalarina hizmet edecek kurumlar ve organizasyonlar olusturulmalidir.
Kütüphaneler yayginlastirilmali ve ihtiyaca cevap verecek kapasiteye çikarilmali, resim, müzik, tiyatro, edebiyat vb. Alanlarda gençleri gelistirici kurumlar olusturulmali ve gençler bu alanlara tesvik edilmelidir.
Ögrencilere hitap edici spor tesisleri olusturulmali ve katilim artirilmalidir.
Yasadisi faaliyetlerde bulunan ögrencilerin bu durumlarindan veli ve aileleri haberdar edilmeli, terör örgütlerine karsi, gençler mümkün oldugunca bilinçlendirilerek terör örgütlerinin aglarina düsmeleri engellenmelidir.
Ögrencilerin gidip geldikleri umuma açik yerler düzenli olarak denetlenmeli ve gençlige yönelik olarak açilan legal dernek ve kuruluslar kontrol altinda tutulmalidir.
Terör örgütlerinin istismar edebilecegi sorunlarin giderilmesi amaciyla maddi durumu iyi olmayan ögrenciler fon ve burslarla desteklenmeli, devamsizlik yapan ögrencilerin durumlari takip edilmeli,
Özellikle son on yillik dönemde vatandaslarimiz;
örgüt faaliyetlerine karsi her zamanki gibi devletin yaninda yer almayi sürdürmekte ve terör mücadelesine büyük bir destek vermektedirler.
Son on yillik dönemde terörle mücadele ve harekat daire baskanligi ve her seviyedeki terörle mücadele birimimiz, hukukun üstünlügü, insan haklarina saygi esaslari çerçevesinde olaganüstü bir mücadele örnegi vermislerdir, her zaman oldugu gibi önümüzdeki dönemde de terörle mücadele birimlerimizin en önemli ugrasisi olacaktir.
Terörle mücadele sadece güvenlik kuvvetlerinin tek basina basaracagi bir is degildir. Buraya kadar ifade edildigi üzere teröristler her türlü aksakligi ve eksikligi istismar ederek kendilerine taraftar bulmakta ve faaliyetlerini sürdürebilmektedir. Dolayisiyla kamu kurumlarinin yanisira her türlü toplumsal yapilarin isbirligi yapmasi gerekmektedir.
Aileye ve basina düsen görevlerin önemini belirtmeye herhalde gerek yoktur. En az güvenlik kuvvetleri kadar egitim kurumlarinin ve görevlilerinin de terörle mücadelede önemli bir yeri bulunmaktadir. Teröristler taraftar bulma çalismalarinda her zaman egitim kurumlarini kendilerine hedef noktasi olarak tayin etmektedirler. Gençligimizin art niyetli kisiler tarafindan istismar edilmemesi için ögretmenlerimize ve okullarimizin yönetimlerine çok önemli görevler düsmektedir.
Bomba Nedir?
Patlayici maddelerin istenilen ortamda, istenilen sekilde ve istenilen zamanda patlamasini saglamak amaciyla bir kisim unsurlarin birlestirilmesiyle hazirlanan düzeneklere denir.
Patlayici Madde Nedir?
Hararet veya sok tesiriyle degisiklige ugrayan,yüksek derecede isi, çok hacimde gaz meydana getiren kati, sivi ve gaz halindeki kimyevi bir terkip veya karisimlardir.
Paketlere Dikkat!
Bu tür olaylarda en arzu edilmeyen sey paniktir. Süphelenilen paketin bomba olabilecegi düsünülerek, gereksiz panige sebep vererek istenmeyen yaralanmalara yol açabilirsiniz, soguk kanli ancak temkinli hareket çevrenize güven verecektir. Ayrica; süpheli paket uzaktan kumandali bir patlayici ise, bomba düzenegini harekete geçirecek olan terörist kendince en uygun zamani kollamak amaciyla bombayi biraktigi yeri görebilecegi bir mesafede bulunacaktir. Çevredeki kisileri iyi analiz ediniz.
Her süpheli paket, poset ve benzeri cisimlerin mutlaka bomba olabilecegi degerlendirilmelidir.
Bu tür süpheli bir paket görüldügünde, asla panige kapilmayiniz. Bomba diye bagirmayiniz.
Pakete dokunmayiniz ve açikta duran paketin ne tür bir patlayici düzenegine sahip oldugu bilinmediginden yakininda veya çevresinde sigara ile dolasmayiniz.
Üzerinden atlamayiniz baskalarinin atlamasina izin vermeyiniz.
Bomba veya süpheli paket açik alanda ise etrafindan en az yüz (100) metre, kapali alanda ise mümkün oldugunca uzaklasilmalidir.
Çevrede fotograf çekenler var ise, çekmemeleri konusunda uyariniz. Zira bazi bomba düzenekleri fotosellidir ve flas etkisi patlamaya sebep olabilir.
Bombalama eylemine müdahale uzmanlik ve özel cihazlar gerektirdiginden, Bomba Imha Ekipleri olay yerine gelinceye kadar hiç kimse süpheli paket veya bombaya yaklastirilmamalidir.
Patlamis bombaya ait iz ve delillerin kaybolmalarini önlemek için, çevre kordon altina alinarak, uzman personelin rahat çalismasi saglanmalidir.
Olayi görev veya bilgisi olan kisilerin, Bomba Imha Uzmanlariyla görüstürülmesi saglanacaktir.
TERÖRLE MÜCADELE MEVZUATI
(3713) sayılı Terörle Mücadele Kanunu,
(5271) Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu
(5190) sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda Değişiklik Yapılması ve Devlet Güvenlik Mahkemelerinin Kaldırılmasına Dair Kanun,
(5237) Sayılı Türk Ceza Kanunu
(2559) Sayılı Polis Vazife ve Selahiyat Kanunu
(4959) sayılı Topluma Kazandırma Kanunu,
(1481) sayılı Asayişe Müessir Bazı Fiillerin Önlenmesi Hakkında Kanun,
(5187) sayılı Basın Kanunu,
(5253) sayılı Dernekler Kanunu
(3201) sayılı Emniyet Teşkilatı Kanunu,
(5442) sayılı İl İdaresi Kanunu,
(442) sayılı Köy Kanunu,
(2330) sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun,
(2821) sayılı Sendikalar Kanunu,
(2820) sayılı Siyasi Partiler Kanunu,
(2911) sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu,
(2822) sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu,
(1774) Sayılı Kimlik Bildirme Kanunu
(2935) Sayılı Olağanüstü Hal Kanunu
(1402) Sayılı Sıkıyönetim Kanunu
Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği,
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi,
İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi,
İşkence ve Gayriinsani Muamelelerin Önlenmesine Dair Avrupa Sözleşmesi,
İşkence ve Diğer Zalimane Gayriinsani veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi,